Kemal Kılıçdaroğlu, “Gandhi’mi”? / Ali Ekber Pektaş

Kemal Kılıçdaroğlu, “Gandhi’mi”?

Sevgili okuyucular,

Kemal Kılıçdaroğlu, “Mahatma Gandhi’mi”? CHP içindeki sarsıntılardan sonra, Türkiye halkının Kemal Kılıçdaroğluna taktığı yakıştırmadır. “Gandhi”

Hindistan’ın efsanevi lideri Mahatma Gandi, İngiliz emperyalizm’ne karşı Hindistan’ın “bağımsız”lığını sağlayan 20. Yüz yılın en önemli şahsiyetlerinden bir tanesidir.

Mahatma Gandhi,

“1869 yılında doğdu. “Şiddet göstermeme, inancımın birinci maddesidir. Aynı zamanda o, benim itikatımın da son maddesidir.” diyen Hintli pasifist siyasetçi ve düşünce adamı Gandhi, İngiliz sömürgeciliğine karşı Hint milli hareketinin, 1919-1948 yılları arasındaki en önemli lideriydi. 1869’da Porbandar’da Vaşiya Kastı’ndan bir ailenin oğlu olarak doğan Mohondas Karamçand Mahatma (Ulu Ruh) Gandhi, 1888-91 yılları arasında Londra’da hukuk öğrenimi gördükten sonra, iki yıl Bombay ve Rackot Kentlerinde avukatlık yaptı. 1893-1914 yılları arasında Güney Afrika’da da avukat olarak çalıştı. Burada ırkçı Apartheid rejiminin ırk ayrımı politikalarına maruz kalan Hintli göçmen işçilerin haklarının savunucusu durumuna yükseldi.”

” 9 Ocak 1915’te, ülkesi Hindistan’a dönen Gandhi’yi karşılamaya gelen onbinlerce Hintli, onun artık Hindistan için milli bir simge haline geldiğinin de bir kanıtıdır. Hindistan’da olduğu yıllar boyunca İngiliz emperyalizmine karşı pasif ve uzlaşmacı bir çizgi izleyen Gandhi, gerçekleşen birçok yığınsal milli bağımsızlıkçı ve emekçi eylemlerinden doğan kurtuluş fikrini, olgun bir fikir olarak görmedi. Avrupa ürünlerini boykot, sivil itaatsizlik gibi eylemler gerçekleştiren Gandhi, ayaklanmaya ve ulusal kurtuluş için savaşa karşı oldu. Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizler için asker toplamak en büyük hatalarından biri olmuştur. 30 Ocak 1948’de radikal-milliyetçi bir Hintli tarafından gerçekleştirilen bir suikastla öldürdü.”

Kemal Kılıçdaroğlu ile Gandhi arasında bağ kuranlar, beklide birçok konuda haklı olabilirler. Gandhi “yakıştırması” aslında, Kemal Kılıçdaroğlunun kişiliğinde oluşan dürüst, şaibelere ‘bulaşmamış’ tuttuğunu koparan, sıradan “halk adamı” görüntüsü veren bir konumda olmasıdır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Gandhi benzetilmesinde, Kılıçdaroğlu’nun sakin kişiliği, “emin” ama derinden gitmesi, yüz “ifade”leriyle karşısındakine ‘güven’ veren mimikleridir. Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut politik arenasında, aranan ve saygınlık duyulan bir siyaset adamı profili çizmektedir. Son iki yılda, rakipleriyle girdiği “tartışmalarda” samimi ve olgun davranışları, vb. Kemal Kılıçdaroğlu’na Gandhi yakıştırması, taşralılar tarafından uygun görülmüştür.

Bu yakıştırmaya paralel olarak, Kılıçdaroğlu’nun yıldızı giderek parlamıştır. CHP içerisinde sivrilmesini ve öne çıkmasını sağlamıştır. Bu yakıştırma gerçekten önemsenmelidir.

Ülkede son 30 yıl, 12 Eylül askeri darbesinin karanlık ilişkilerinden doğan tahribatla zifiri karanlığa bürünmüştür. Bu karanlığa karşı dik duruş sergileyecek samimi ve içten davranış gösteren siyasilere “destek verecek” bir kitle bulunmaktadır. Dolayısıyla, “açılacak” pencereden, kapıdan “bakmaya“ ve “girmeye” hazır bir kitlenin ve kamuoyunun bulunduğu bilinmelidir.

12 Eylül zihniyetiyle hesaplaşma, ülkede yaşayan toplumsal dinamiklerin ve demokrasi güçlerinin dikkatlerini çekecektir. Bu nedenle, ülkede bir Mahatma Gandhi hareketinin beklentisi ve özlemleri önemli, derecede halkımızın “umut’u” haline gelmiştir.

Peki, Kemal Kılıçdaroğlu bu beklentilere cevap verecek kapasitede ve bu beklentilere uygun davranacak mı? Bunu önümüzdeki süreç belirleyecektir.

Aleviler cephesinden bakıldığında, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk yaşanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti ve CHP tarihinde, ilk defa Alevi kökenli bir insan, CHP ve kitlesel bir partinin başkanlık koltuğuna oturmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına aday’dır. Alevi hareketi ve alevi hareketinin önde gelen isimlerinden, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu AABK, Genel Başkanı Sayın Turgut Öker, uzun süredir bu konuda seslenişte bulunmaktaydı. “bir gün bu ülkede alevi bir bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olacaktır ve tarih buna tanıklık edecektir” içinden geçtiğimiz tarihsel süreç, Sayın Turgut Öker’i kanıtlamakta gecikmemiştir.

Kemal Kılıçdaroğlu, bu yazıyı kaleme aldığım süreçte, CHP 33. Kurultayında konuşmasını yapmaktaydı. CHP 33. Kurultayı, heyecanlı ve Kılıçdaroğluna çok yoğun tezahürat gösterileriyle çalkalanmaktaydı. Görsel medya ve yazılı basın olağanüstü bir ilgi göstermektedir. Tüm bu ilginin gölgesinde Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasını tamamladı. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını dikkatle izledim. Emek vurgusu önemli derecede öne çıktı. Yoksul kesime yönelik olarak birçok noktada vurgu yaptı.

Tabi ki bu vurgular yapılmalıydı. Ama bugün ülkenin öncelikli sorunlarına yeterince vurgu yapılmadı. Günümüz koşullarında en önemli vurgu özgürlüklere ilişkin olmalıydı. 197 0’li yılların Türkiye’sinde, “toprak işleyenin su kulanındır” söylemleri önemliydi ve günün koşullarıyla örtüşmekteydi. Bugünün Türkiye’sinde en önemli sorun, özgürlükler sorunudur. Ülke bir baştan bir başa cezaevine çevrilmişken, ‘korku imparatorluğu’ ülkede yaşayan halklar üzerinde bir kâbus gibi varlığını korurken, ekonomik söylemlerin fazla “prim” yapacağını ön görmek fazlaca abartılı olur.

Ülkeni en önemli sorunlarından, Kürt sorununda iç açıcı bir açıklamada bulunmadı. Genel yuvarlak “cümleler” kurularak ve CHP’nin geleneksel, “inkârcı” politikası terk edilmelidir. Aksi durumda Kürt coğrafyasında CHP’nin yer edinmesi ve Kürtlerle kucaklaşması mümkün olmayacaktır. Kürt coğrafyasında devam etmekte olan kirli “savaşın” son bulması önemlidir. Ülkedeki ekonomik gelişme bu kirli “savaşın” son bulmasıyla önemli bir aşamaya girecektir. CHP’nin ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konuda ‘açılımı’ ne olacaktır?

Kanaatimce, yapılacak bir tek yol vardır. CHP ve Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi politikası olan, inkârcılıktan kendini kurtarmalıdır. Devletin resmi politikası Türk İslam sentezi üzerine oturmuş, inkârcı yadsımacı bir gelenektir. Kemal Kılıçdaroğlu, ülkede yaşayan tüm toplumsal katmanların “desteğini” almak ve bu katmanlarla diyalog içinde bulunmak zorundadır. Bu diyalog ortamının sağlanmasının yolu ise, devletin geleneksel statükocu kulvarından çıkmaktır.

CHP kurultayında ortaya çıkan sonuç, sosyal demokrat ve demokrasi güçlerini tatmin edecek sonuç, tabi ki değildir. CHP’deki bu gelişme bir ilk ‘adım’ olarak algılanmalıdır. Parti meclisi seçimlerinde kast örgütlenme kendisini önemli derecede “hissettirmiştir.” CHP parti meclisindeki bu olumsuzluk demokrasi güçlerini rahatsız edebilir. Ama şu gerçekte görülmek zorundadır. Bu kast örgütlenme sadece günümüzün koşullarında ortaya çıkmış ve şekillenmemiştir. Bu nedenle bu kast ekipten kurtulmakta zaman alacaktır. Kılıçdaroğlu’nun gelecekteki başarıları ve kendi deyimiyle, “halkçı” karakter kazanmasının yolu, ancak bu şekilde açılabilir. CHP’i üzerine oturduğu, “halkçı” kimliğinden uzaklaştıran ve Ergenekoncuların “avukat”lığına soyunduran anlayış, bu kast ekip”in marifetidir. CHP ve K.Kılıçdaroğlu bu kast ekipten kurtulmanın kanallarını açmalıdır ve kurtulmalıdır.

Gandhi Kılıçdaroğlu!

K.Kılıçdaroğlu, gerçekten Gandhi yakıştırmasına uygun davranır mı? Evet, davranabilir. Olmaması için hiç bir gerekçe bulunmamaktadır. Bu K. Kılıçdaroğlu’nun önümüzdeki süreçte göstereceği performansla ilgilidir. Bu konuda en önemli olan ise, ülkede halkın, demokrasi güçlerinin, emek cephesinin, Kürtlerin, Alevilerin kısacası “ötekileştirilmiş” toplumsal dinamiklerin taleplerine karşı duyarlılığıdır. Yukarda da değindiğim gibi özgürlükler konusunda duyarlılığıdır.

Ülkedeki karanlık güçlere karşı, Ergenekon ve AKP’nin korku imparatorluğu, askerlerin politika üzerindeki vesayetlerine karşı tavır belirlemek ve dik duruş sergilenmelidir.

CHP içindeki kast ekip, yukarda vurgulamaya çalıştığım konularda, Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünü “engellemek” için ellerinden geleni yapacaklardır. Kast ekip’im tüm “direniş” ve karşı “duruşuna” rağmen, Demokrasi güçleri, Kılıçdaroğlu’nun, “devrimci ve değişimci” yürüyüşüne gerekli desteği sağlayacaklardır.

Kısaca yukarda betimlediğim vurguların, uğraşı içinde olacak olan, Kemal Kılıçdaroğlu, ülke halkının yüreğinde, Gandhi, “olabilir”.

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun, görünen odur ki, Türkiye halkı gerçekten size, “açık çek” vermektedir. Ama unutmayın ki, bu çek, sınırı olmayan ve arzuladığınız gibi bir çek değildir. Bu çek’i kullanırken, Türkiye halkının özlemleri, özgürlüğü, refahı dikkate alınmak zorundadır.

Kemal Kılıçdaroğlu, ülkede birçok toplumsal kesimin, “umut’u” olmaya devam etmektedir.

Buyurun, top sizde Sayın Kılıçdaroğlu, yolunuz açık olsun!

Bir dahaki yazımda buluşmak dileğiyle!

Kritikler için: aliekber.pektas@yoltv.eu 23.05.2010